Yeni Müzik Seminerler

Yeni Müzik Nedir?

Merhabalar! Konumuz ?Yeni müzik nedir??. Öncelikle panelistleri size tanıtayım: Hasan Uçarsu, Özkan Manav, Turgut Pöğün ve Mehmet Nemutlu bestecilerimiz. Hasan Uçarsu, Mehmet Nemutlu ve Özkan Manav, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarında ders veriyorlar; Turgut Pöğün ise Bilkent Üniversitesi Müzik Bölümü?nde görev yapıyor. Yeni müzik nedir konusunda konuşmaya, dolayısı ile yeni müzik neye diyoruz ve yeni müzik ve ?eski? müzik arasındaki ayrımı nasıl yapıyoruz, bunu tartışmaya çalışacağız. Müzikten yeni diye bahsediyorsak müziğin dilindeki bir değişiklikten mi, yoksa bizim algımızdaki bir değişiklikten mi bahsediyoruz bunları sorgulayacağız. Bu bağlamda da yeni müziğin ?besteci-çalgıcı-dinleyici? üçgenindeki yerini ele almaya çalışacağız ve de son olarak yeni müzik konserlerinden, yeni müzik dinleyicisi ile yeni müzik yazarının arasındaki iletişimden bahsedeceğiz.

Panelin tümü için tıklayınız.

Ahmet Adnan Saygun Üzerine.
İlhan Usmanbaş

Aşağı yukarı 3 aydır İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeki derslerimde Ahmet Adnan Saygun’u ele aldık. Bu derslerde 20.yy felsefesi ve 20.yy sanat akımlarıyla ilgili paralellikler kurmaya çalıştık. 1.dönemde Stravinsky üzerine çalışmıştık, 2.dönemde Saygun’u hem 2007’nin 100. doğum yılı olması münasebetiyle ele aldık hemde bir müzik hareketinin doğuşunda hem fikriyle, hemde eserleriyle ve davranışlarıyla ele aldığı ve kendisini o doğuşun içinde hem bir mücadeleci olarak hemde kendi konumunu savunan bir insan olarak gördük. Bu şu demektir, 1943 yılında yazmış olduğu o zamanki Ankara’da biraz devlet gazetesi gibi gözüken, Ulus gazetesinde çıkmış olan 7-8 makalesi var. Bu makaleleri arka arkaya okunduğumuzda Ankara’da tek başına kalmış ve bir çeşit hem dünyayı temsil eden hemde Türkiye’yi dünyaya taşımak isteyen bir insanın mücadelesini, yakarışlarını, sıkıntılarını ve belki de yanlızlığını anlatan metinler olarak görüyoruz. Bunu şu bakımdan söylüyorum, ben Ankara’ya, Ankara Devlet Konservatuarı’na 1942 yılında gittim ve gerçekten 1943 yılı, Cebeci’de kendi içine kapalı, hemen yanında Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrasının olduğu, bütün müzik hareketlerinin 250 kişilik bir salonda oluştuğu bir dönemdi.

Seminerin devamı için tıklayınız.
Onur Türkmen, Robert Reigle, Zeynep Bulut – john Cage ve Giaginto Scelci Üzerine.

Hepiniz hoşgeldiniz. Burada olmak büyük bir zevk.  Giacinto Scelsi hakkında konuşacağım. Çoğunuzun O?nun müziğini pek fazla dinlememiş olduğunuzu göz önünde bulundurarak biraz müziğinin felsefi temelinden bahsettikten sonra 4. yaylı dördülünü dinleyeceğiz. Notasının birkaç kopyasını getirdim ve isteyenleri dinleti sırasında gelip notaya bakmaları için davet edeceğim.
Öncelikle Giaginto Scelsi, 1905 yılında doğdu ve 1988 yılında öldü. Beste yapmayı bıraktıktan sonra, hayatının sonlarına doğru ün kazandı. Ama 1980?lerden beri müziği takdir edilmeye başlandı ve 20.yy?ın en önemli etkilerinden biri haline geldi ve herkes tarafından 20.yy?ın en önemli figürlerinden biri olarak görülmeye başlandı. Kendisi, özellikle Doğu felsefesinden etkilenmişti. Kütüphanesinde yarım düzine kadar sıkıca işaretlenmiş, kullanışmış ve altı çizilmiş kitap vardı ve bu kitaplar çoğunlukla Hint filozofları tarafından yazılmış metafizik kitaplarıydı (Abhinavagupta, Sri Aurobindo ve  Helena P. Blavatsky?nin teosofi kitapları ve Jasques Masui?nin yoga üzerine bir kitabı).

Seminerin tümü için tıklayınız.
Pieter Snapper – Elektroakustik Müzikte Prodüksyon Değerleri ve Estetik

Michael Ellison – Müzikte Soyutluk Kavramı

Blaue Reiter okulunun kurucusu olan ve tarihsel olarak Picasso ile birlikte soyut resimin öncülerinden biri olarak kabul edilen Rus göçmen Wassily Kandinsky (Resim 1), müzikle yakın bir ilişki içindedir. Kendisi de bir müzisyen olan Kandinsky “Renk tuş takımı, gözler armoniler, ruh ise birçok teli olan bir piyanodur.

Sanatçı, icra eden, bir tuşa veya diğerine dokunarak ruhta titreşim yaratan eldir” der. Bir renk gördüğü anda müzik duyan Kandinsky, rengin tonunu sesin tınısıyla; renk skalasındaki yerini notaların frekansıyla; matlığını ise sesin yoğunluğu ile ilişkilendirir. Bu nedenle en azından Kandinsky söz konusu olduğunda görülüyor ki müziğin -tam olarak ne tür bir müzik olduğunu bilmiyoruz- bütünüyle soyut resme doğru yapılan son atlamada belirleyici bir rolü olmuştur.

Seminerin tümü için tıklayınız.
Michael Ellison – Wolfgang Rihm’in Müziği

Benim adım Michael Ellison. Bugün çoğunlukla Wolfgang Rihm’in müziği hakkında konuşacağım. Ama ilk söylemek istediğim; bu konserin çok yerinde bir organizasyon olduğu ve burda konuşmacı olarak bulunmaktan çok onur duyduğumdur. Programda İlhan Usmanbaş’ın bir eserinin dünya premier’inin yanı sıra aynı zamanda Onur Türkmenin premier’i ve Mustafa Tınç’ın eseri bulunuyor.

Wolfgang Rihm’a başlarken şöyle düşündüm: Bir kaç çağ, bir kişi. Rihm’in çalışmalarını 3 bölümde toparlayabiliriz. Ben bugün bu üç dönem hakkında sizlere bazı bilgiler sunacağım ve hep birlikte bu dönemleri yansıtan müzikal örnekler dinleyeceğiz. Rihm, Avrupa modern müziğinde oldukça önemli bir figür. Ancak onu belli bir kategoriye sokmak pek de kolay değil. Onu tanımlamak çelişkiler üzerine bir tanımlama yapmaya benziyor. Rihm, genellikle ?yeni romantik? veya ?yeni-dışavurumcu? olarak da tanımlanıyor. Ancak Rihm’in müziğinin Avrupa avangard müziğinden ortaya çıktığı söylenebilir. Müziğinde avangard ses dünyasından bir takım çizgiler bulmamıza rağmen tonal yaklaşımlara da rastlayabiliyoruz.

Seminerin tümü için tıklayınız.
Meliha Doğuduyal – Besteci Elektroniğe Kulak Veriyor: Nereye Gidiyoruz?

Bu akşamki ?Yeni Elektronik Müzik? dinletisi kapsamında zamanımızın elverdiği ölçüde bir ön bilgi, biraz gezinti olarak elektronik müziğin dünden bugüne izlediği seyri genel çizgisi ile sunmaya çalışacağım.Elektronik müzik deyimi, elektronik araç ve gereçlerle yapılmış müzik için derlenmiş bir deyimdir. Bu alanda Elektronische Musik, Almanya; Musique Concrète, Fransa ve Tape Music türü Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı diğer adlandırmalara da rastlamak mümkün. Bu üç ayrı adlandırmayla verilmek istenen üç ayrı tür düşüncesiydi. Aslında bu türlerin birbirlerine olan karşıtlıkları çok özel koşullar için geçerlidir. Her ne kadar geldikleri kaynaklar, çıkışları, gelişim çizgileri, kullandıkları yöntemler farklı da olsa; ses alanları ve oluşturdukları ortamlar ortaktır. Sesleri yaratmak, başkalaştırmak, dönüştürmek için türlü elektro-akustik gereçlerle bunları yazmaya yarayan bir alet… Kısacası elektro-akustik deneyler için bir stüdyo. Bu kullanılan işlemlerin tüm çoğulu aynı amaca, aynı gereğe yönelir: Geleneksel sınırların ötesinde yeni tınılar yaratmak. Bu üç ayrı türmüş gibi duran akımın ses kaynaklarında elde ettiği ses renkleri, yöntemleri her ne kadar başka gibi dursa da zamanla evrensel yaygınlık içinde bir bütünlüğe ulaşacak ve bütün bu ayrı kategoriler bir ad altında toplanacaktır: Elektronik müzik.

Seminerin tümü için tıklayınız.
Tolga Yayalar – Mikrotonalite: Ara Seslerin Estetiği

Öncelikle hoş geldiniz. İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Fransız Kültür Merkezi’ne teşekkür ederim. Bir de tabii Selen Gülün’ü unutmamak lazım. Selen bana ilk telefon ettiğinde bir konu seçmem gerektiğini söyledi. Ben aslında hiç düşünmedim. Hatta telefonda hemen mikrotonalite ile ilgili bir konuşma yapmak istiyorum dedim. Çünkü bu konu benim kişisel ilgi alanlarımın en tepelerinde yer alıyor. Aynı zamanda zannedersem Türk müzik literatüründe de bu konu ile ilgili fazla da çalışma yok. Aslında batıda da mikrotonalite ile ilgili çalışmalar ya bazı belirli akort sistemlerini inceliyor veya belli tarz okullara ağırlık veriyor. Genel olarak tarihsel bir tetkik çok zor bulunuyor. Bu çok şaşırtıcı bir şey aslında; bu konuda bayağı zorlandım. Ben de bugün bu tarzda bir şey yapıp, kısa ve öz olarak tarihte mikrotonalitenin – özellikle yirminci yüzyılda – nasıl geliştiği, nasıl bir süreç izlediği ile ilgili konuşmak istiyorum. Fakat bunu yapmadan önce cevaplamamız gereken iki tane önemli soru var: birincisi mikrotonalite nedir?

Seminerin tümü için tıklayınız.